14 Aralık 2010 Salı

Mandallardan Timsah Yapıyordu.

Zihnimizin dışında oluyordu herşey. sanki yağmur bize yağmıyordu da vardı aslında. oralarda bir yerde, şöyle böyle gülümsüyordu mesela palmiyeler vardı uçları batardı bir de ağaç, üstünde ise bal gibi, yapış yapıştı delirmesi "iç"ten ya da "iş"ten bile değildi. belki saç uçlarımız da kalbimiz kadar yorgun olabilirdi belki kendimizden bile bıkmış ve bitkin olabilirdik. bu yüzden değişiyordum ya ben, her sonbaharda deri değiştirir gibi birini öldürerek hayatta kalan insanyiyenkadın diye susuyor, konuşuyor, eğleniyor, pazar günleri akşamın geç saatlerinde pazara inip harcanan meyveleri ve evlerden atılan çocukları topluyor, kağıtlara çiziyorduk onları. renkli değildi kalemlerimiz. bunu sorun etmiyordu hiçbiri. 3ten fazla gözleri vardı kendimizi, kendimizin erişemeyeceği raflarda saklıyor ve yine kendimizi eczaneden yeşil reçete ile alıyorduk. havaya karışıyor, birilerini cebimizde unutuyorduk. Şimdi hepsi geçti. 1965 kitabevi. Hiçbir kitabı satılık değildi. Onu hatırlıyorum. Bana en büyük yıldırım Ankara'da, o yokken düşmüştü Ben Kuğulu Park'taydım  onu bekliyordum bir bankta. O ise adressizdi. Ona anlatacak dört tane hikayem vardı, üç elma ve bir de ben hakkında. O ise kulaklarını kesmişti. yazmayı denedim ona, gözleri Endülüs Köpeği'ydi. 


Nüfus cüzdanımı kedim yemişti. Kimliksizdim. Gezegenindeydim onun o ise bunu bir rüya sanmıştı. Beni düşünürken atı bile seviyordu. Tekrar ediyordum kendimi ama ben kesinlikle Kuğulu Park'taydım. Bilmiyordu. Hikayelerimiz farklıydı. Herkesin bir hikayesi vardı. Herkesin hikayesinde biri vardı. Benim hikayemde "irin" vardı. Benim hikayemin sonunu onun masalıyla birleştirmeye çalışıyorduk. Sayfalar birbirine giriyordu. Kurguyu anlamak cesaret istiyordu. O kadar cesareti yoktu...


http://bayanedit.blogspot.com/

Hiç yorum yok: