“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi...
Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok...
Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden.
Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur?
Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor.
Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen...
Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor.
Aşk için yazdıklarım bitti...
Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir.
Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Emre Kalcı - El
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder