Evet, biliyorum, eşiniz/sevgiliniz size tacizde bulunmuyor. Sevdiği için sizi çok kıskanıyor, çok üzüyor, her adımınızı kontrol etmeye çalışıyor, size kızdığı için sizi aşağılıyor… Ama Allah için size fiske bile vurmuyor. Peki, ilişki içinde taciz denilince ne anlıyorsunuz?
Çoğu kadın eş/sevgili tacizi deyince, tacizin dayak yemek, tokat atılmak, itilip kakılmak, hırpalanmak, cinsel ilişkiye zorlanmakla sınırlı olduğunu sanıyor. Hatta çoğu kez, evlilik içinde tecavüzün bir taciz, bir şiddet olduğu düşünülmüyor bile. Kocadır, hakkı var.
Peki ya sözel, duygusal, ruhsal taciz? Aşağılanmak, küçümsenmek, alay edilmek, horlanmak; duyguların, arzuların, isteklerin önemsenmemesi; kıskançlıkla bezdirmek; çalışmanıza izin verilmemesi; paranızın elinizden alınması/kısıtlanması; görünümünüzün, kadınlığınızın eleştirilmesi; tüm kararları onun vermesi; ondan izinsiz bir şey yapamamanız; isteklerine boyun eğmediğiniz takdirde ayrılmakla tehdit edilmek; ayrılırsanız çocukları göstermemekle tehdit…
Erkek egemen toplumlarda bu şiddet, bu istismar, bu taciz, kadınlar tarafından bile “normal” kabul ediliyor. Çünkü çok yaygın. “Erkek dediğin döver de sever de” deyişini herkes bilir.
“Ama… Onun değişeceğine inanıyorum” sözünü asırlardan beri kaç kadın söyledi? Kaç kadın “sevdiği erkek uğruna” bu beklenti içinde, mutsuz ve sevgisiz bir hayatı sürdürerek gerçekten yaşayamadan öldü? Kaç kadın öldürüldü? Kaç kadın intihar etti? Kaç kadın ömür boyu eş/sevgili tacizinin izlerini yüreğinde ve bedeninde taşıdı? Kaç kadın, erkek “efendisinin” kölesi oldu? Kaç kadın sırf evlenmiş olmak için evlendi? Kaç kadın evlilikle “taçlandırdığı” ilişkisinde bir yudum sevgiye, ilgiye ve şefkate aç yaşamaya devam ediyor?
Eş ya da sevgiliden görülen sözel, duygusal, fiziksel ya da cinsel taciz, eğitimli kadın/eğitimsiz kadın ayrımını yapmıyor.
İlişki içinde tacize uğrayan kadınların kimi çok varlıklı ailelerden geliyor, kimi âşık olarak evlenmiş, kimi mantık evliliği yapmış; kimi iş hayatında çok başarılı yönetici, kimi ev kadını; kimi kadın, kendi toplumlarında hatta dünya çapında yetenekleri ve başarılarıyla ünlü; kimi ailesini korumaya çalışan fedakâr bir eş. Ekonomik ve kültürel boyutta yüksek sınıf, orta sınıf, alt sınıf… Fark etmiyor. Bu kadınların ortak bir duygusu var: değersizlik duygusu. Bu duygu, kültür arttıkça biraz gizleniyor belki ama gerçekte yok olmuyor. Çünkü eğitim ve kültür zihinsel bir faaliyet. Duygular, ruhun olgunlaşmasıyla ilgili.
Değersizlik duygusu, özellikle hayatın ilk üç yılında oluşuyor. Aile yapımı insan!
Yirmi birinci yüzyılda hâlâ birçok kadın eşinin/sevgilisinin değişeceğine inanarak ilişkisini sürdürmeye çalışıyor.
Bazen iyi zamanlarımız oluyor. Beni sevdiğini biliyorum.
Beni kıskandığı için böyle davranıyor çünkü beni seviyor.
Yalnız kalmaktan korkuyorum. Beni sevecek başkasını bulamam.
Onu terk ettiğimde dersini öğrendi. Artık değişecek. Her şey iyi olacak.
Bu ilişkiye öyle çok yatırım yaptım ki, yürütmek zorundayım.
Bazen bana kötü davransa da hak ediyorum. Bana hiç vurmadı ki.
İçinde bulunduğum durumdan utandığım için kimseyle paylaşamıyorum.
Çocuklarımın babaya ihtiyacı var.
Ne çok kadın, (siz ya da sevdiğiniz biri) özsaygısına, özgüvenine, duygularına, ruhuna, bedenine zarar veren ilişki içinde saplanıp kalıyor.
PEK ÇOK KADIN (DAYAK YEMEDİĞİ İÇİN) İLİŞKİ İÇİNDE TACİZE MARUZ KALDIĞINI HİÇ FARK ETMİYOR BİLE. Ya saygısızca davranışları hak ettiğine inanıyor ya da epey zarar gördükten sonra “gerçeği” görüyor. Ama bu kez de fazlasıyla horlanmış, ezilmiş olduğu için nasıl düşüneceğini ve ne yapabileceğini bilemiyor. Çünkü sağlıklı düşünemeyecek kadar yıpranmış oluyor. İlişki içinde aşağılanan, hor görülen kadının; yanlış düşünce kalıplarına saplanarak kendisini kandırması, yaşadıklarını minimize etmesi ya da evliliğini “NORMAL” sayması çok sık görülen bir olgu.
Onu dünyanızın merkezi olarak görüyor musunuz?
Onu kurtarabileceğinize ya da sevginizle değiştirebileceğinize inanıyor musunuz?
“O benim her şeyim” mi diyorsunuz?
“Onun her istediğini yapmalıyım. Yoksa beni sevmez” mi diyorsunuz?
“Bize iyi bakıyor” mu diyorsunuz?
“Eğer ondan boşanırsam çocuklarımı benden alır” mı diyorsunuz?
“Bensiz yaşayamaz” mı diyorsunuz?
“Yeniden başlamak için çok geç” mi diyorsunuz?
“Bütün erkekler böyle, benimki en azından bana vurmuyor” mu diyorsunuz?
“Bir iş bulamam veya herhangi bir becerim yok” mu diyorsunuz?
“Eğer bir şey yapmaya kalkarsam, geri tepebilir ve durumu daha zora sokabilir” mi diyorsunuz?
İlişkiyi sürdürmek adına kendinizi feda ediyor musunuz?
Onun davranışları için başkalarını mı suçluyorsunuz?
Bazen “kalmalı mıyım gitmeli miyim?” ikilemini aklınızdan geçiriyor ama yine de cesaretsizliğinizden, çaresizliğinizden, çocuklarınızdan, “annem babam ya da el âlem ne der”den, “sevginizden” ya da “korkularınızdan” dolayı ilişkinize devam etmeyi mi seçiyorsunuz?
Birisinin sizi kurtarmasını mı bekliyorsunuz?
Ondan korkuyor musunuz?
Bu soruların bir kısmına bile “evet” demeniz bir taciz döngüsü içinde olduğunuzu gösteriyor.
İlişkinizin sağlıklı olup olmadığını değerlendirmenizin en kısa yolu, kendinize “Ona gerçek duygularımı söylemeye korkuyor muyum?” diye sormaktır. SAĞLIKLI İLİŞKİ ASLA KORKU İÇERMEZ.
Ama… Onun Değişeceğine İnanıyorum başlıklı rehber kitap, yıllarca eşinin her boyutta tacizine uğradıktan sonra gücünü toplayıp ilişkisini bitirmeyi ve kendisine yepyeni bir hayat kurmayı başaran bir kadın (Joanna Hunter) tarafından yazıldı; diğer kadınlara yol göstermek ve güçlerini yeniden kazanmalarına destek vermek için. Yazar, yukarıda saydığımız her mazereti ve tüm diğer gerekçeleri tek tek ele alarak, sağlıklı bakış açısını ve çözüm yollarını gösteriyor.
Belki siz de ilişkinizde tacize uğradığınızı düşünmüyorsunuz ya da eşinizin size davranışlarını, alıştığınız için “normal” buluyorsunuz. Ama o değişirse ya da onu değiştirebilirseniz daha iyi bir ilişki olabileceğini de hayal ediyorsunuz.
Belki evlenince her şeyin değişeceğine inanıyorsunuz.
Belki ilişkide “henüz” vazgeçmek istemediğiniz ikincil çıkarlarınız var.
Belki de eşiniz tıpkı babanızın annenize davrandığı gibi davranıyor; yani alışık olduğunuz bir senaryo.
Belki siz kendinize yeterince saygı duymadığınız için o sizi aşağılama cüretinde bulunuyor.
Belki “Erkektir, egosu çok kırılgan. Onu idare edebilirim” diye düşünüyorsunuz.
Belki eşinizin “annesi” konumuna geçtiniz. O sizin büyük oğlunuz. Hayatınız onun etrafında dönüyor.
Eğer ilişkiniz içinde yeterince sevilmediğinizi, değerli bulunmadığınızı, şefkat ve ilgi görmediğinizi hissediyorsanız, bu tutuma razı olduğunuz mesajını verdiğiniz içindir. Hiç kimse sizin izniniz olmadan sizi sömüremez, istismar edemez, aşağılayamaz. Sağlıksız düşünce kalıplarınız, davranışlarınız ve tepkilerinizle farkında bile olmadan bu izni veriyorsunuz.
Ama… Onun Değişeceğine İnanıyorum kitabı duygusal, zihinsel, ruhsal ve fiziksel sağlığınıza iyi gelecektir. Kendinize doğru adım atmanız için size yardım edecek, sizi geliştirecek ve daha güçlü bir birey olarak yaşamınızı zenginleştirmenize yardımcı olacaktır.
Bu kitabı lütfen kendiniz ve varsa çocuklarınızın geleceği için okuyun. Size yepyeni bakış açısı, farkındalık ve tutum kazandıracaktır.
Kadınlar! Uyanın!
Sizin ihtiyaçlarınız, istekleriniz, arzularınız ilişkinizde ne kadar karşılanıyor? Siz kendi hayat geminizin kaptanı mı, miçosu musunuz? Birey misiniz, eşinizin/sevgilinizin hayatını kolaylaştırmak için eklemlenmiş ve ona endekslenmiş bir nesne misiniz?
Eşinizden/sevgilinizden yeterince takdir, ilgi, onay, şefkat görüyor ve kendi hayallerinizi gerçekleştirmek konusunda destek alıyor musunuz?
Kendinize hangi hayatı hak ettiğinizi düşünür ve layık görürseniz onu yaşarsınız.
Özsaygınızı yükseltmeniz önceliğiniz. Öncelikleriniz listesinde kaçıncı sıradasınız?
Onu değiştiremezsiniz ama siz değişebilirsiniz. Siz değiştiğinizde dünyanız da değişir.
Değerli, eşsiz ve benzersiz olduğunuzu hatırlayın.
Sevgiyle hoşça olun.
Nil Gün
-alıntıdır-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder