30 Ocak 2011 Pazar

Nisan Yüzlü Sevgilim

Sana söyleyecek bir şeyim kalmadı.
Artık hiç bir cümleyi tamamlayacak gücüm yok.
Belki utanç, belki yılgınlık bütün kelimelerimi alıp götürüyor.
Böyle zamanlarda hayat, saçları kökünden kazınmış
müntehir bir travestinin bileklerinden sızan sımsıcak kandır, kimsenin el sürmediği.
Şimdi ucuz bir otel
odasının küçücük tuvaletine sıkışmış bir hayatın eşiğinde duruyorum
ve sana söyleyecek hiçbir şeyim kalmadı.
Nisan saldırıyor üzerime sevgilim.
Nisan çalıyor bütün sözcüklerimi,
yüzünde parlayan güneş bir anda kaçıp yaşlar boşalıyor gözlerinden.
Ben nisan şaşkınlığında yitiriyorum öykünün geri kalan kısmını.


Nasıl bitiyordu?

İyiler nereye gittiler?
Kadınlar ve çocuklar nasıl kurtulacaklar?
Bir yağmur böylesine nasıl savurabilir bir insanı?
yağmur değil sevgilim, gözlerinden aktığımdan
bu yana darmadağın üstüm başım.
Saçlarında biriken kelebek kanatlarını talan
ettiklerinden bu yana utanç kemiriyor kalbimi.
Saçlarını işgal ettiklerinde kaçtığım sokaklarda düşürdüm şahdamarımı..
Şimdi yaşamak, 
ucuz ekmek kuyruğunda
bekleyen bir genç kızın saklamaya çalıştığı yüzüdür..

Şimdi yaşamak, bebeğini terkeden bir

kadının göğüslerinden akan hüzündür.
Nisan yığılıyor üzerime sevgilim.
Ansızın yağan bir yağmurun, avuçlarından
düşen ölü kuşları topluyorum, sokak aralarında.
hiç bu kadar kimssesiz olmamıştım.
Hiç bu kadar
sensizlik olmamıştı damarlarımda.
Böylesi bir yoksulluğa düşüşüm ilk kez.
Buralardan git istersen nisan yüzlü sevgilim.

İstersen buralardan git.

Sana söyleyebilecek hiçbir şeyim kalmadı.
Kaçamak sözcüklerle gizliyorum utancımı.
Kimsesizliğimi kalabalık cümlelerde saklıyorum.
Saçlarını işgal ettiklerinden beri yürüyorum, bu sokakları.
Ölü savaşların cesaretinden merhamet dileniyorum.
İstersen git ve cesur bir kalbin ovalarında yürü.
Cesur bir kalbin sabah rüzgarında saçların dağılsın..


Sana gözlerimde izi kalan son hayallerimi vereceğim.

Sana parmak uçlarımda kalan son duamı vereceğim.
Sana kirpiklerimde takılı son bakışlarımı vereceğim.
İstersen artık git ve ben bir nisan gecesinin acımasızlığında asla baştan sona söyleyemediğim
bir dağ türküsünün sözlerine bırakayım kendimi.
sokaklara düşmüş kadınların heveslerine yakayım kalbimi.
Nisan yüzlü sevgilim
Ben bir çay bardağına sığınıyorum şimdilerde.



Kahvede oturan yaşlı adamın filtresiz sigarasından

yükselen dumana sığınıyorum..
Caddenin kenarında
bekleşen amelelerin dirsekleri aşınmış berbet renkli
ceketlerinde mesela. Böylesi küçük,böylesi gözden uzak
şeylere sığınıyorum anlayacağın.
savrulan hayatların, kimselerin görmediği küçük ayrıntıların,
gösterişsiz yaşam öykülerinin korunaklı
yalnızlığına bırakıyorum kendimi.
Konuşmak yaralarımı arttırıyor. 
Kavuşmak bir
ip gibi boynumda dolanıyor.Dilim dolanıyor bu sıralar
sana söyleyebilecek bir şeyi kalmadı.


Aylardan nisan

Dışarıda deli bir yağmur, hazırlıksız yakalıyor herkesi.
Beklenmedik bir rüzgar sürüklüyor ne varsa önünde.
Ben bir rüzgarda sürükleniyorum.
Konuşmak yoruyor
Dışarıda bir yağmur ve gitmek için bir gün.
Yağmur var ve her şeyi gizlemek için iyi bir gün.
Nisan üzerime yağıyor sevgilim.
Ben.. 
veda etmeye çalışıyorum… 
hepsi bu… 



Tarık Tufan

Hiç yorum yok: