Daha nahcivan'a geleli bir hafta olmuş olmamış, düğünü yeni yapmışız, bir gün arayla 2 kez deli kuaförlerin ellerinden sağ çıkabilmiş saçlarıma bakıyorum dudaklarımı büzerek. ulen ne şhane pırıl pırıl, şaşalı, havalı, döküm döküm yaniii muhteşem saçlarım vardı benim, sıçtınız içine işte o maşalarla. kabartmaya çalıştığınız o sık dişli taraklarla. kuaförleri sevmiyorum! mmkün olduğunca az giderim zaten oralara. güvenmiyorum abi! uçlarından al, dersin bir karış hoopp uçururular saçlarını. model istersin, senin istediğinden başka kafasına ne eserse o modeli yapar, kuş gibi sokağa salar seni. iyisine gitsen parana kıyamazsın, kötüsüne gitsen havlularından taraklarından iğrenirsin. kirli saçı yıkama zahmetine bile girmzler. 80lern modellerini ezbere bilir, perçemli modelleri yakıştırırlar sana. hayırrr istemiyorum!! evetttt, yüzün çok güzellll bütün modeller gider sana. istemiyorummm baba!
neyse türkiye'deki kuaförlere çok çok uzağım şu anda. düğün sonrası saç da o kadar yanmışken, kırık saça tahammülü olmayan ben hemen bir kuaför bulmalıyım buralarda. kestirmeliyim uçlarını şu saçların. aklıma da binbir türrlü hikaye geliyo. yaf bunların bazısı hiç türk tv'si izlemiyo, safi azerice konuşuyo. beni anlamakta zorlanırlarsa, ne bok yerim. saçlarımı birazdan sahneye çıkacakmışım gibi şöyle havalı, küt bi modele sakın çevirmesin bu karılar...
yok dedim olmayacak bu böyle, hem etrafı öğrenmiş olurum hem de mutlaka bi kuaföre denk gelirim buaralarda. girerim, artık anlaşabildiğim kadar. deli cesareti geldi demek ki o anda! bu arada kuaför dediğime bakmayın, kadın güzellik salonu diye geçiyo bütün tabelalarda buranın kuaförleri. erkek berberlerş de kişi salonu dye adlandırılmış. zaten bu ikisinden bol bişey yok bu ülkede. neticede dış cepheci bu adamlar. görsellik herşey. dışı cilalı, içi.. of off! pisler pis.
akşamüstü olmuş. ben laylaylom dolaşıyorum, ezbere alıyorum bi yandan binaları. ulen bütün binalar birbirine benziyo. bizdeki gibi yok bilmem yapı kredi, yok anıt, yok benzinlik gibi şeyler yok buluşmak için. marketlerden iz sürüyorum. sanırım burda insanlar yiyo, içiyo, süsleniyo o kadar. meğer kuaförler saat en geç 5 gibi kapanıyomuş. kapılarında da çoğunun tül asılı, içerisi görünmesin diye. ahh ahh görsem adımımı atarmıydım içeriye. kimsee var mııı??! sessizlik. ben ertafa göz gezdiriyorum şok vaziyette. yemek yenmiş ortalıkta tepsi. aynanın önlerinde kirli bardaklar, tabaklar. içersi pis bariz pis ya! karanlık, havasız. sanki evin mutfağına iki ayna atmışlar,, burda da bebelere para kazanırız işte ne var demişler. Allah sizi ne yapmasın! kimse var mııı??! şimdi anlıyorum o tabakların ne manaya geldiğiniiii... bi kadın çıktı, 3 tane ben. diyorum saçlarımı kestirecektim ben, bik bik bik. kadın konuşuyo anlamıyorum bişey. hay sı....! yavaş konuş nolurr yaff! kızlar demin gitmiş, yarın gel diyomuş çözdüm sonunda. yupppiiiii diye bağıracaktım, nasıl kendimi tuttum bilmiyorum. :)) allam bu bi işaret, beni sevdiğini biliyodum biliyodum. benim burda saç kestirmmeme razı olmazdın biliyodum. eheheh!! :))
yürümeye devam ediyorum. içimden de si..m kuaförünü, gider ığdır'da kesitiririm saçımı diye söylenip duruyorum. dayanın yavrucaklar, ananız iyi edecek sizi. mis gibi olacaksınız yine. güzel günler göreceğiz, güneşli günlerrrr.. :P
neyse türkiye'deki kuaförlere çok çok uzağım şu anda. düğün sonrası saç da o kadar yanmışken, kırık saça tahammülü olmayan ben hemen bir kuaför bulmalıyım buralarda. kestirmeliyim uçlarını şu saçların. aklıma da binbir türrlü hikaye geliyo. yaf bunların bazısı hiç türk tv'si izlemiyo, safi azerice konuşuyo. beni anlamakta zorlanırlarsa, ne bok yerim. saçlarımı birazdan sahneye çıkacakmışım gibi şöyle havalı, küt bi modele sakın çevirmesin bu karılar...
yok dedim olmayacak bu böyle, hem etrafı öğrenmiş olurum hem de mutlaka bi kuaföre denk gelirim buaralarda. girerim, artık anlaşabildiğim kadar. deli cesareti geldi demek ki o anda! bu arada kuaför dediğime bakmayın, kadın güzellik salonu diye geçiyo bütün tabelalarda buranın kuaförleri. erkek berberlerş de kişi salonu dye adlandırılmış. zaten bu ikisinden bol bişey yok bu ülkede. neticede dış cepheci bu adamlar. görsellik herşey. dışı cilalı, içi.. of off! pisler pis.
akşamüstü olmuş. ben laylaylom dolaşıyorum, ezbere alıyorum bi yandan binaları. ulen bütün binalar birbirine benziyo. bizdeki gibi yok bilmem yapı kredi, yok anıt, yok benzinlik gibi şeyler yok buluşmak için. marketlerden iz sürüyorum. sanırım burda insanlar yiyo, içiyo, süsleniyo o kadar. meğer kuaförler saat en geç 5 gibi kapanıyomuş. kapılarında da çoğunun tül asılı, içerisi görünmesin diye. ahh ahh görsem adımımı atarmıydım içeriye. kimsee var mııı??! sessizlik. ben ertafa göz gezdiriyorum şok vaziyette. yemek yenmiş ortalıkta tepsi. aynanın önlerinde kirli bardaklar, tabaklar. içersi pis bariz pis ya! karanlık, havasız. sanki evin mutfağına iki ayna atmışlar,, burda da bebelere para kazanırız işte ne var demişler. Allah sizi ne yapmasın! kimse var mııı??! şimdi anlıyorum o tabakların ne manaya geldiğiniiii... bi kadın çıktı, 3 tane ben. diyorum saçlarımı kestirecektim ben, bik bik bik. kadın konuşuyo anlamıyorum bişey. hay sı....! yavaş konuş nolurr yaff! kızlar demin gitmiş, yarın gel diyomuş çözdüm sonunda. yupppiiiii diye bağıracaktım, nasıl kendimi tuttum bilmiyorum. :)) allam bu bi işaret, beni sevdiğini biliyodum biliyodum. benim burda saç kestirmmeme razı olmazdın biliyodum. eheheh!! :))
yürümeye devam ediyorum. içimden de si..m kuaförünü, gider ığdır'da kesitiririm saçımı diye söylenip duruyorum. dayanın yavrucaklar, ananız iyi edecek sizi. mis gibi olacaksınız yine. güzel günler göreceğiz, güneşli günlerrrr.. :P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder