Moralimiz bozulur, dikkatimiz dağılır, sinirlerimiz gerilir, kısacası hayatımız çekilmez bir hale gelir. Yaşantımızda başımıza gelen tüm olaylar gibi sağlıksal sorunlarımız da tesadüfen meydana gelmez. Her sağlıksal sorunun mutlaka bir nedeni vardır. Doğuştan gelen rahatsızlarımız dışındaki tüm sağlıksal problemler, vücudumuzun bize karşı kullandığı, artık durmamız gerektiğini hatırlatan uyarı sinyalleridir. Vücut, hangi dünyevi düşünce kalıbından memnun değilse, o dünyevi düşünce kalıbını yansıtan organının işleyişini yavaşlatmaya başlar. Kısacası her organın bağlı bulunduğu bir duygu bağlantısı vardır. Dikkat edin lütfen, siz ne kadar mutlu ve huzurluysanız vücudunuz da o kadar mutlu ve sağlıklıdır.
Siz ne kadar huzursuz ve mutsuzsanız, vücudunuz da o kadar mutsuz ve sağlıksızdır.
Siz ne kadar huzursuz ve mutsuzsanız, vücudunuz da o kadar mutsuz ve sağlıksızdır. Evrenin ilahi zinciri burada da kendini gösterir. Yaşadığınız duygu sarsıntısına bağlı olan organ, mukavemetini kaybeder sorunsuz çalışan bir saatin alışması gibi. Eğer ki saat hor kullanılırsa, bozulmalar baş göstermeye başlar. Ve ne zaman ki tamir ettirip, saatinize itinayla davranmaya başlarsanız her şey normale döner.
Başımıza gelen büyüklü küçüklü kazalar, yaralanmalar, bereler de bizlere bedenimizin bir ifadesidir. Unutmayın lütfen, ruhumuz olduğu kadar bedenimizde canlı bir varlıktır. Ve doğal olmayan her türlü şeye tepki vermek de en doğal hakkıdır.
Aşağıda sizlere birkaç sağlıksal problemin nedenini anlatmaya çalıştım. Siz de var mı, yok mu ya da kaç tane var bilemiyorum bu problemlerden. Ama lütfen karşılarında yazan nedenleri dikkatlice okuyun. Ve lütfen kendinize dürüst olun. Bulduktan sonra bu saati toparlamaya çalışacağız. Ama önemli olan kendinizi tanımanız.
ALLERJILER: Kime karşı alerjiniz var. Kendi gücünü yâdsıma, (eğer ki biriyle anlaşamadığınızı düşünüyorsanız ve bunu ciddi bir sorun haline getirmişseniz, vücut kendini devreye sokar ve bu işin ne kadar ciddi olduğunu size gösterir)
İŞTAHSIZLIK: Kendi hayatından vazgeçme. Aşırı korku, kendinden nefret etme, kendini reddetme. (eğer ki hayata karşı büyük korkularınız varsa, bir de kendinizden hoşnut değilseniz iştahınızın kesilmesi hiç de olasılık dışı bir olay olmayacaktır)
AŞIRI KİLO: Hayattan korkma. İncinme, aşağılanma, eleştiri veya cinsellikten korunma ihtiyacı duyma, duygulardan kaçmak güvensizlik. Doyum arama.
ATEŞ: Yakıcı öfke. (eğer ki öfkeyi hep uç noktalarda yaşayanlardansanız, bol bol hasta olmanız ve ateşlenmeniz gayet normaldir)
BAŞ AĞRISI: Kendini eleştirme, korku. Kendini muteber görmeme.
BAŞ DÖNMESI: Kararsız, dağınık düşünme. Dikkatle bakıp görmeyi reddetme.
ARPACIK: Yaşama öfkeli gözlerle bakma. Birisine kızgınlık duyma. (eğer sabit birine sürekli öfkeleniyorsanız, gözleriniz onun güzel yönlerini asla görmeyecektir. Hangi gözünüzde arpacık çıktığı önemlidir. Sağ ise; erkek enerji, sol ise; dişi enerjidir.)
BAYILMA: Korku. Başa çıkamayıp bırakma. Geçici olarak bilincini yitirmek.
UNUTKANLIK: Korku, hayattan kaçış. Kendine sahip çıkamama.
BEYAZ SAÇ: Gerilim. Baskı altında olduğuna, fazla zorlandığına inanma.
BADEMCIK ILTIHABI: korku, bastırılmış duygular. Boğulmuş yaratıcılık, yapmak istediği şeyi yapamama.
BOĞAZ AĞRISI: Kendini, kendi cümleleriyle ifade edememek. Yaratıcılığın kısıtlanması. (lütfen takip edin, ne zaman ki bir şeye kızıp söyleyemezseniz, kendi düşüncelerinizi kelimelere dökemezseniz ardından boğazınızın ağrıması gayet normaldir. Kronik boğaz ağrıları olan insanlar kendilerini ifade edemeyen ve hep içine atan insanlardır)
Boyun ağrısı: Hayata bakış açısından esnek olamamak. İnatçılık. (Eğer hayata esnek bakamayanlardan, hep tek yönden bakanlardansanız boynunuzun ağrıması, tutulması gayet normaldir)
BRONŞİT: Huzursuz bir aile ortamı. Tartışmalar ve bağrışma. Bazen sessiz sürtüşmeler.
BURUN AKINTISI: içsel ağlama, içsel feryat. Yardım isteme.
BURUN KANAMASI: tanınma, kabul edilme ihtiyacı hissetme. Sevgi isteme. Umursanmadığını hissetme.
BURUN TIKANIKLIĞI: kendi değerini kabullenememe.
DİŞETİ KANAMASI: hayatında verdiği kararlardan memnun olmama.
EGZAMA: soluk kesici kin. Zihinsel patlamalar.
GASTRİT: süregelen belirsizlik. Kötü beklentiler. Kaygılanma.
HAZIMSIZLIK: korku, endişe, dehşet hissetme, sızlanma ve homurdanma.
İSHAL: korku, reddetme, kaçış
KEKEMELİK: güvensizlik, kendini ifade eksikliği. Ağlamasına izin verilmemiş olmak. (çocukluğunda konuşmasına izin verilmemiş, hep susturulmuş bir insanın kekelemeden konuşmasını beklemek biraz zor.)
KESİKLER: kendi kurallarınıza uymadığınız için kendi kendinizi cezalandırma.
KİSTLER: eski acı veren bir filmi oynatıp durma,. Yaraları besleme. (eğer ki sürekli geçmişte yaşayan bir insansanız, o geçmişinizin bağlı olduğu üzüntüyü temsil eden organınızda kist görülebilir)
KULAK ÇINLAMASI: dinlemeyi reddetme. İç sesini işitmeme, inatçılık.
KULAK AĞRISI: öfke. İşitmemek istememe. Tartışan ana baba.
KUSMAK: konuşamayacak kadar çok kızmış olmak. Çekinmeden, açıkça söylemekten korkmak. Otoriteye içerlemek.
MİGREN: kusursuz olma isteğiyle kendi üzerinde aşırı baskı yaratma. Çok fazla bastırılmış öfke. Hayatın akışına direnme. Cinsel korkular.
MİDE RAHATSIZLIKLARI: büyük korku, dehşet. Yeni'den korkmak, Yeni'yi özümseyememe.
ÜLSER: Korku, yeterince iyi olmadığına inanmak. Birilerini hoşnut etmeye can atmak.
ÖKSÜRÜK: dünyaya bağırma arzusu. “beni dinleyin, beni görün” haykırışı.
SIRT AĞRILARI: hayattan maddi manevi destek talebi. Alt sırt: para konusunda korku, mali destek istemek. Orta sırt: suçluluk duygusu. Üst sırt: duygusal olarak destek arayışı. Sevilmediğini hissetmek. Bu yüzden kendini sevmemek.
YARALANMALAR: kendine kızma. Öfkeyle için için yanma. ( genelde öfkeli olduğumuz zamanlarda bedenimizi bir şekilde yaralarız)
YATAĞI ISLATMAK: ana-babadan (özellikle babadan) korkmak. Fiziksel olarak ya da ruhsal olarak korku.
Bu konuya gelecek ay daha derinlemesine inmeye çalışacağım. Bu ay lütfen sadece bir şeyleri fark edin. Gelecek ay bu sorunları, düşünce kalıplarımızda oynamalar yaparak halletmeye çalışacağız.
Yazar: Burcu Akar | Ekim 2007 | Sayı: 25 |
indigo dergisi