31 Ocak 2013 Perşembe

Dublörün Dilemması

Bazen yolda ya da herhangi bir yerde bir tanıdığınıza rastladınız fakat o esnada kendinizi hazır hissetmediğiniz için ya da başka bir nedenle o kimseyi görmezlikten geldiğiniz vaki değil mi? Peki, daha sonra, o kişiyi sahiden gördüğünüzü teyit edecek bir araştırma yapıyor musunuz? Hayır, buna gerek duymuyorsunuz. Çünkü daima gözlerinize inanıyor ve nedense kendinize fazlasıyla güveniyorsunuz. Görmeyi reddettiğiniz o kimse ya bir hayalden ibaretse? Ya olmayan birine karşı bilinçli ve geçici bir körlük içindeyseniz? İmkansız mı? Ne derseniz deyiniz, çok zayıf ve küçük de olsa böyle bir ihtimal var. Kayıtsızlık, bir yok etme çabasıdır.

Dublörün Dilemması / Murat Menteş

30 Ocak 2013 Çarşamba

Korkuyu Beklerken


Acaba senin de bilinçaltın var mıydı babacığım? Bana öyle geliyor ki sizin zamanınızda böyle şeyler icat edilmemiştir.

Oğuz Atay - Korkuyu Beklerken

28 Ocak 2013 Pazartesi

Başıbozuk

 Kimsenin benimle ilgilenmediğini anladığım zaman 16 yaşındaydım. Hayatımda ilk kez bir şeyi doğru anlamıştım. İnan bana, seninle de ilgilenmiyorlar. Başına gelenler sana ceza ya da ödül olsun diye değil. Hepimiz öleceğiz ve cehenneme gideceğiz. İskender dünyayı aldı ama şimdi tek hatırlanan gay olduğu. Marie Curie laboratuvarda çürüdü. Ne geliyor gözünün önüne firijit bir bakire, hayır aslında evliydi. Kimin umrunda? Demeye çalıştığım da bu zaten. Bırak ansiklopediler senden bahsetmesin, popüler olma, 2150 yılında Google'da adın çıkmasın, üst geçide adını yazmasınlar. Ah ne gam! Beş sene önce hayal ettiğin durumda mısın ya da beş sene sonra hayallerin gerçek olur mu sence? Önemsiz olduğunu kabullen, mızıldamayı bırak.

Muhammed Ali Polat - Başıbozuk

25 Ocak 2013 Cuma

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Bu dünyada gençlik ve güzelliğin bir anlamı yoktu; birbirinin tıpatıp eşi, ruhları görünmez olmuş bedenlerle dolu uçsuz bucaksız bir toplama kampından başka bir şey değildi yaşadığımız dünya.

Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

20 Ocak 2013 Pazar

Alıntı


Kadınlar içe doğru açılan ve gıcırdayan kapı gibidir. İçlidir, yavaş ve sakin. Acının ve mutluluğun eşiği, yerkürenin ana rahmi, insanlığın yol alabildiği aralık bir eşiktir.

Namus değil.
Üreme organı değil.
Dirsek temâsı, deneme tahtası veya döl kuyusu değildir.

Namus bacak arasında değildir zira bacak sıkmakla am daralmaz. Kadınlar naiftir, özeldir, kutsaldır, tutkudur... Aşk, sevgi, heyecan, yaşam ve sen ister. Gürültülü, sarsıntılı ve vesveseli iç dünyalarında sana her zaman bir gergefi andıran zemin vardır. Görmesini bilen gözler ile yaklaş, bırak işlesin seni ince ince...

Barış Akbalı

14 Ocak 2013 Pazartesi

Şeker Portakalı

"Nen var Zeze?"
"Hiç. Şarkı söylüyordum."
"Şarkı mı söylüyordun?"
"Evet."
"Öyleyse ben sağır olmalıyım."

İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim.

Şeker Portakalı / Jose Mauro de Vasconcelos