23 Eylül 2012 Pazar

Kar

‎''İlk anda olmasa bile, ilk on dakikada herhangi bir kadın, bir erkeğin kim olduğunu, en azından kendisi için en anlama gelebileceğini, onu sevip sevmeyeceğini derinden sezer.''


Orhan Pamuk - Kar

20 Eylül 2012 Perşembe

Bilmemek

"Yıllar sonra tekrar görüşen iki insanın heyecanını hayal ediyorum. Bir zamanlar sık sık görüşmüşlerdir ve bu yüzden de, aynı yaşanmışlıklarla, aynı anılarla bağlı olduklarını düşünürler. Aynı anılar mı? Yanlış anlamalar burada başlar: Anıları aynı değildir. İkisi de geçmişten iki ya da üç durum hatırlamaktadır, ama herkesinki kendinedir; anıları birbirine benzemez, birbiriyle örtüşmez; hatta nicel olarak bile birbirleriyle kıyaslanamazlar; biri öteki hakkında, onun kendisi hakkında hatırladığından çok daha fazla şey hatırlar." 


Milan Kundera - Bilmemek

18 Eylül 2012 Salı

Marakeş'te Sesler

‎"Kendi ailesi olmayan her ailede havasızlıktan boğulur insan.Kendi ailesinde de boğulur,ama farkına varmaz." 

Elias Canetti / Marakeş'te Sesler

16 Eylül 2012 Pazar

Bilmemek

"İşte o an, bir hata işledim, tanımlaması zor, anlaşılmaz, ama bütün hayatımın hareket noktası olan ve asla onaramadığım bir hata. Cehalet çağında işlenmiş bir hata. İnsan o çağda evlenir, ilk çocuğuna sahip olur, mesleğini seçer. Bir gün pek çok şey bilecek ve anlayacaktır ama artık çok geç olacaktır. Çünkü bütün hayatına, insanın hiçbir şey bilmediği bir çağda karar verilmiştir."


Milan Kundera - Bilmemek

14 Eylül 2012 Cuma

Alain de Botton - Aşk Üzerine


Aşık olunan kişiyle henüz bir samimiyet kurmadan önce bile, onu zaten tanıyormuşuz gibi tuhaf bir duyguya kapılabiliriz. Onunla daha önce bir yerde, bir başka yaşamımızda ya da belki rüyalarımızda tanışmışızdır sanki. Platon’un Şölen’inde Aristofanes, bu aşinalık duygusuna ilişkin aşık olduğumuz kişinin bir zamanlar yapışık olup dasonra yitirdiğimiz “öteki yarımız” olduğu iddiasını ortaya atar. Başlangıçta bütün insanlar çift sırtlı, çift böğürlü, dört elli, dört bacaklı ve aynı başta zıt taraflara bakan iki suratlı, çift cinsiyetli canlılarmış. Bu çift cinsiyetliler öyle güçlü, öyle gururluymuşlar ki Zeus onları ikiye ayırmak zorunda kalmış, -erkek ve dişi olmak üzere- işte o gün bugündür, her erkek ve kadın, öteki yarısıyla yeniden birleşebilmek için çabalayıp duruyor demek ki..

Alain de Botton - Aşk Üzerine

13 Eylül 2012 Perşembe

Tezer Özlü


Kalıplardan kaçmak için gidiyorum. Gitmekten yılmayacağım. Kentlere gitmek, kocalara gitmek, geri dönmek, ülkelere gitmek, tımarhaneye gitmek, gene gitmek, gene gelmek, hiçbir şey yıldırmayacak beni. Yaşamı “gitmek” olarak algılıyorum.

Tezer Özlü

Fotoğraf: Dragan Todoroviç

Dövüş Kulübü

Sizler özel değilsiniz. Sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz. Sizler işiniz değilsiniz... Sizler paranız kadar değilsiniz... Bindiğiniz araba değilsiniz... Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz... Sizler iç çamaşırı değilsiniz.. Sizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden pisliklerisiniz.. Hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz...


Chuck Palahniuk - Dövüş Kulübü

12 Eylül 2012 Çarşamba

Balık İzlerinin Sesi

Terlemeyi, hapşırmayı, hatta horlamayı ve gülmeyi olumsuzlamayan normal insan kültürleri, ağlamayı bir zayıflık ve zavallılık, ağlamaya direnmeyi güçlülük olarak görmüşlerdir. Ve normal erkekler, zayıf ve zavallı yanlarını göstermekten çok korkarlar. Halbuki normal erkeklerin hep güçlü görünmek zorunluluğu gibi çok zayıf bir yanları vardır.


Buket Uzuner - Balık İzlerinin Sesi

10 Eylül 2012 Pazartesi

Alıntı


‎''İnsanlar dış görünüş olayını çok abartıyorlar. Sonra bir bakmışşın, birine alıştığın zaman, nasıl göründüğünü algılamaz olmuşşun. Öyle değil mi? Yani görüntü, yalnıza görüntüdür.''

Alex Flinn - Beastly

Hakan Günday - Ziyan


Peri ve Şan kelimeleri bir araya gelir, bu toprakta Perişan adında kızlar yaşar. Dokuz yaşındaki erkek kardeşlerinin ayakta sürdüğü traktörlerin römorkları devrilince ölür ve bir daha doğarlar. Bu kez adları İsabalı olur, Nazi olur, Ozo olur. Humina, Belkiza, Lezgi, Tükezban, Telli, Kübar, Adman, Adle, Ebedin, Vehta olur. Ne biz onların adlarını, ne de onlar bizi anlar.

Doğu’ da kızlar, kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki artık toprak bile dişidir. Bu yüzden Toprak Ana diye bilinir. Perilerin şanı buradan gelir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsizdir ve çoraktır. Buna da kadının intikamı denir..

Hakan Günday - Ziyan

9 Eylül 2012 Pazar

Yaşamın Ucuna Yolculuk


Yollarda. Okurken. Pencereden caddelere bakarken. Giyinirken. Soyunurken. Herhangi bir kahvenin içinde oturan insanlara gelişigüzel bakarken. Hiç bir şey aramazken. Herhangi bir kahvede oturan insanları görmezken, başka olgular düşünürken. Yosun kokusunu yeniden duymaya çalışırken, bir kavşakta karşıdan karşıya geçerken, arabalar dünyasında yaşadığını son anda algılarken, büyük bir bulvarın tüm kahvelerinde oturanlardan hiç birini tanımazken, bir mağazadan gelişigüzel yiyecek seçerken, ya da bir satıcıdan herhangi bir malı isterken, aynı anda özlem ve yalnızlıkları düşünürken, gidenleri, gelenleri, bölünenleri, ölenleri, doğanları, büyüyenleri, yaşamak isteyenleri, yaşamak istemeyenleri özlerken, severken, sevilirken, sevişirken, hep yalnız değil miyiz?


Tezer Özlü / Yaşamın Ucuna Yolculuk

Alıntı - Bir Nefes İstanbul


Yıllardır görüşmediğin biriyle karşılaşırsın, öpersin, sarılırsın bir kaç dakika sonra da “hadi görüşürüz” diyerek ayrılırsın. Hatta telefon, adres sormadan da, görüşürüz diyerek ayrılırsın. Herhalde bir gün hepimiz aynı yere gideceğiz diye düşünmenin bir yansıması bu..

Bir Nefes İstanbul / Aret Vartanyan

7 Eylül 2012 Cuma

Alıntı - Az


Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın… Belki de çok az. O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum. Az… Sen de farkettin mi? Az dediğin, küçücük kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelipte birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi..


Hakan Günday - Az

Fotoğraf: Mitia Dedoni